20 Ocak 2013 Pazar

BEBEĞİ UYUTMANIN EN KOLAY YOLU

Bir bebeği uyutmanın en kolay yolu Aile ziyaretinden dönüş saatini uyku saatine denk getirip, gerekirse yolu uzatmaktır..

Daha kolay bir yöntem bilen varsa söylesin lütfen !, çok ihtiyacım var :(

5 Ocak 2013 Cumartesi

İLK ARKADAŞLAR-İLK OYUNCAKLAR-MASUM BAKIŞLAR

Bu gün Meryem Rüveyda'nın iki tane yeni arkadaşı oldu. Elif Sude(4 aylık) ve İsmail Utku(6 aylık). Dört aylık bir bebeğin yeni (!) arkadaşı olması da ne kadar ilginç değil mi ? :)

Elif Sude'nin annesiyle dört aylık hamileyken tanışmıştık. Hem yaşıtım hem de hemşeh rim oluyor. Kızlarımızın arasında da 10 gün var. Oraya giderken, son zamanlarda uyutmakta zorlandığım kızım yine uyumaz da ağlama krizlerine girerse diye çok endişelenmiştim. Ama ev sahibi arkadaşım da ağlayan bir bebekle bizi karşılayınca ne yalan söyleyeyim biraz içim rahatladı.Neyse ki korktuğum gibi olmadı, biraz gülücükler verdi uykusu gelince de biraz battaniyede,biraz ayakta sallandı, sonra da emerek uykuya geçti. Çok şükür. Çocuk olmadan önce yok ayakta sallamam, yok emzik vermem, onu yapmam bunu yapmam demek kolay(mış) Çocuk olduktan sonra her yol mübah(mış).Yeter ki ağlamasın, yeter ki uyusun(muş). ( yine de bu söylediklerimin mecbur kalmadıkça yapılmaması, alışkanlık haline getirilmemesi taraftarıyım. Mümkün mü? Bilmiyorum, deneyeceğim.)
                                                                            &
Kızımız olmadan önce bebek hazırlığı yaparken daha çok temel ihtiyaçlarını almaya çalıştık , neredeyse gereksiz hiç birşey almadık. Kararsız kaldığımız bazı şeyleri de doğumdan sonraya bıraktık. Şimdiye kadar da iyi ki almışız dediğim çok şey oldu, gerek yokmuş keşke almasaydık dediğim çok nadir..

Meryem Rüveyda artık büyüyor ve yeni yeni ihtiyaçlar hasıl oluyor.Bu ihtiyaçlardan biri de oyuncak.. Oyuncakta da çok çeşit olması evi ıvır- zıvırla doldurma riskini de beraberinde getiriyor. O yüzden kontrollü olmak lazım. Bir de içimizdeki çocuğa hakim olmak gerekiyor ki en zoru da bu sanırım. :) Yaşına uygun bir kaç oyuncak yeterli olur diye düşünüyorum.

Meryem Rüveyda 3 aylık olduktan sonra hem gelişimine katkı sağlaması için hem de biraz oyalanması için oyuncak almaya başladık. İlk oyuncağımız aslında dayımdan hediye gelmişti ( ona da öğretmenler günü hediyesi olarak gelmiş:) bez bebek.

 İlk oyuncağımız:Bez bebek

Diğer oyuncağımız da Nuby' nin diş kaşıyıcılı el battaniyesi.Köşeleri diş kaşıyıcı. Yeşil kumaş kaplı kısım poşet gibi haşır-huşur sesler çıkarıyor. Ortadaki kurbağa figürüne basınca da ötüyor. Meryem henüz ona basamadigi icin o kısmı ben kullanıyorum, ilgisini cekmek icin. Ve hep heyecanlı gülücüklerle karşılıyor bizim icin anlamı olmayan o sesi .. Masum çocukluk halleri..


Nuby Diş Kaşıyıcılı El Battaniyesi

Bu oyuncak çıngırak gibi sesler çıkarmadığı için bir de çıngırak aldık. Artık kavrama becerisi geliştiği için çıngırağı çok rahat tutabiliyor. Daha çok oyuncaklarını ağzına götürmekle meşgul. Çoğu zaman da tam anlamıyla amacına ulaşamadığı için sinirlenmekle..


Tanny Güneş Çıngırak
 
Aslında ben başka birşey anlatacaktım konuya giriş yapayım derken ilk oyuncaklar da aradan çıkmış oldu.

Bikaç gündür kızıma dönence araştırıyordum. Alsam mı almasam mı gerek var mı acaba diye düşünüyordum. Bugün üç tane bıdığı günün hatırası olarak fotoğraf çekmek için yere yatırdık. Guzel pozlar yakaladık. Bi ara kızımın bana bakmasını sağlamak icin uğraşırken, dikkatli bir sekilde bir yere baktığını farkettim. Kızımın baktığı şey; salıncakta asılı duran dönence. O an içim nasıl gitti anlatamam. Bir kac saniyelik bir şey, ama kelimelerle tarif edilemeyecek bir his.

Masum bir bakış ve annenin iç yangını. Çok şükür ki ihtiyacımız olan çoğu şeyi karşılama imkanımız var. Bir dönence alacak paramız da.

Ya olmayanlar... Çocuğunun masum, küçücük isteklerini bile karşılama imkanı olmayan bir annenin yüreği nasıl yanar acaba?.. Nasıl dayanır ?.. Bilmiyorum...

Rabbim kimseyi varlıkla şımartıp, yoklukla sınamasın.. Amin!













1 Ocak 2013 Salı

Bebegimi Uyutamiyorum

Google ' a " bebegimi u" yazdığımda çıkan favori aramaların ilk sırasında "bebegimi uyutamıyorum" geliyor. Demek ki bu sorunla karşılaşan ilk insan ben değilim :) Her şey gayet yolunda giderken, daha dogrusu uyku işini tam da yoluna koyduğumu düşünürken , 1-2 haftadır bebegimi uyutmakta oldukça zorlanıyor(d)um. Bundan 3 gün önce zirveye ulaşmış;uyuyamadigi icinağlama krizlerine giren bebeğim beni oldukça zorlamaya başlamıştı. Bundan 2 gün önce bu yazıyı yazsaydım eğer oldukça kas etli ve iç bunaltıcı bir yazı olacaktı. Çok şükür bugün yine eski düzeninde uyuyan bir bebegim var. Ama akşamları beni bir kat daha zorluyor.

Aslında bu yazıyı yazmamın sebebi, ileride yine aynı durumla karşılaşırsam tekrar nasil basa çıkabilirimi bulmak. Bir de bebegini uyutmayan annelere bir nebze olsun yardimci olmak.

Evet, özellikle 2-3 gündür Resmen bebegimi uyutmadım. Kayinvalidemlerde kalıyorduk ve ben ne zaman uyutmaya çalışsam ağlama krizlerine giriyordu kızım. Bir türlü sakinlesmiyor, dakikalarca ağlıyordu. En sonunda da ya kayınvalidemin ya da eltimin kucağında uykuya dalıyordu. Bu da ben de müthiş bir özgüven eksikliğine sebep oldu.

Bebegimi uyutamiyorumun altında yatan bir de neden ben uyutamiyorum var ki buyuk bir nefis mücadelesi.. Bebeği uyutma yöntemleriyle ilgili pek çok bilgi var , bunlardan bahsetmeyeceğim. Benimki biraz anneleri rahatlatmaya yönelik birkaç kucuk tavsiye. ( eklemek istedikleriniz varsa yorum bırakırsanız çok sevinirim)


& Bebeği uyutmayı gurur meselesi haline getirmeyin. Olabilir bazen siz uyutamayabilirsiniz. Bu sizin kötü bir anne oldugunuzu göstermez. Aksine yeter ki uyusun uykusunu alsın demek bile fedakarlıktir.

& Yanınızda size Yardimci olabilecek hatta bu ısı gönüllü yapacak kisiler varsa çok şanslısınız demektir (benim gibi) lütfen onlardan yardım isteyin. Sizin gerginliğiniz bebeğinize de yansır. Biraz rahatlama imkanı bulursunuz. Hem belki sizin aklınıza gelmeyen farklı yöntemler öğrenmiş olursunuz.

& Bebegimi tanıyamiyorum, artık sinyallerini doğru okuyamiyorum diye düşünebileyim. Ama biraz kendinizi toparlayıp bebeğinize odaklaninca emin olun tekrar onu dogru okuyup çözüm yolunu bulacaksınız. İçinizdeki Allah'in koyduğu annelik programına inanın.

(

23 Kasım 2012 Cuma

DOĞUM HİKAYEMİZ-2 (HİPNOZLA AĞRISIZ DOĞUM)

Doğum hikayemizin ilk bölümü burada

Her an endişeyle geçen ilk aylardan sonra bu sefer erken doğum olur mu acaba endişesi sarmıştı.28. haftayı da atlatsaydık,32. haftayı da atlatsaydık,36. yı da derken günler geçiyordu. İlk aylardan beri sabit bir doktor edinememiştik. Ya hastahane sebebiyle ya da doktor sebebiyle sürekli doktor değiştiriyorduk. Evlenmeden önce okuduğum bir kitaptan etkilenerek "eğer hamile kalırsam doktora gitmeyeceğim,evde doğum yapacağım" diyen ben o doktor senin bu doktor benim gezer olmuştum:)
Bir gün yine bir doktora gittik, o doktora ikinci gidişimiz.. İlk gidişimizde izlenimimiz olumlu. Hastahane de yenidoğan yoğun bakımı donanımlı bir hastahane..Ama o doktor da daha önce gittiğimiz başka bir doktor gibi bize sezeryan önerdi "dört senelik özlenen bir bebek" olduğu için.. "Kıymetli(!) gebelik" olduğu için..Normal doğumun risklerinden bahsetti. Normal doğumda bebek strese girebilir,oksijensiz kalabilir vs. vs. Biz normal doğum istediğimizi söylediğimizde de "Normal de doğurturum,sen şimdi bunları düşünme" demişti ilk gidişimizde. Biz de o sözüne güvenerek,hastahaneye de güvendiğimiz için tekrar gittik. İkinci muayenede gözle görülür şekilde soğuk-sert davrandı doktor.. Çıktığımızda eşim de ben de doktorun bu tavrından sonra normal doğurtmakla uğraşmayacağına kanaat getirdik. Çok geçerli olmayan bir sebepten sezeryana alabilirdi. Güvenimizi yitirdik.

 Benim içimde inanılmaz bir normal doğum yapma isteği ve sezeryan korkusu var. Tamam bebeğimin hayatı tehlikedeyse tabi ki sezeryan olurum ya da herhangi riskli durumda.. Ama sebepsiz yere sırf  kıymetli! bebek olduğu için sezeryan olmayı kabullenmek istemedim. Hem kıymetli! bebek de neymiş? Sezeryanla doğum yapan annelerin bebekleri kıymetli,normal doğum yapan annelerin bebekleri kıymetsiz mi? Ondan mı normal doğum yapıyorlar? Bu açıklama bana çok saçma geldi. Mantık çerçevesine çok güzel oturtuyorlar ama,yok,beni tatmin etmedi.

Bu doktordan da ümidimizi kestik. Aslında daha önce gittiğim,güvendiğim bir doktor vardı. Hatta yengeme,eltime de o doğum yaptırmıştı. Ama hastahane şartları sebebiyle (yenidoğan yoğun bakım ünitesi olmaması) ona gitmeyi bırakmıştık.

Eve geldik,bende moral bozkluğu had safhada. Gözyaşlarımı tutamıyorum. Beni bıraksınlar evde ben kendi kendime doğurayım,içimde o istek var:) Ama tabi ki böyle birşey yapamam,bebeğimin hayatını riske atamam. Ama doğal doğumun benim için de bebeğim için de en iyisi olduğu kanaatindeyim. Çok şükür ki hamileliğim boyunca oldukça hassas olan eşim dahi doktorların gazına gelip sezeryan yapalım demedi. Normal doğum yapabilmem konusunda beni destekledi. Ve aynı gün normal doğum yanlısı doktor araştırmalarına başladı ve doktorumuzu eşim buldu(Allah ondan razı olsun). Hemen randevu aldık.

Doktorumuz Dr. Ayşe DUMAN

Muayenehanesine gittiğimizde bizi bir ev sıcaklığı karşıladı. Muayenemiz oldukça olumlu geçti. Dr. Ayşe hanım oldukça samimi ruhumuza hitap eden biri. Hipnozla doğal doğum eğitimleri veriyor. Ben gerekmediği müddetçe herhangi bir tıbbi müdahaleye(epizyo,suni sancı,epudral anestezi) maruz kalmak istemediğimi belirttim. Doktorum,kendisinin de gerekmediği müddetçe doğuma müdahale etmediğini söyledi.Ve doğum eğitimine katılmamı önerdi.

33. haftamızda Ayşe Hanımın "Doğum Yolculuğuna Holistik Yaklaşım" eğitimine katıldım. Benim katıldığım eğitim katılım sayısı az olduğu için muayenehanesinde oldu. İçimizdekileri çok rahat bir şekilde dökebildiğimiz,ev oturması sıcaklığında geçen bir eğitim oldu. Korkularımızla yüzleşme, E.F.T tekniği,doğum hakkında bilmediklerimiz,neler sezeryana götürür,otohipnoz(kendi kendini hipnoz) nasıl yapılır)..bunları öğrendik. Ayşe Hanım ilk gün gevşeme ve rahatlamahipnozu yaptı. Hipnoz deyince TV de gördüğümüz tamamen bilincini hipnoz yapana teslim eden,yat deyince yatan,kalk deyince kalkan, çocukluğunu anlatan insanlar aklıma geliyordu. Hatta seanstan önce biraz tedirgin olmuş ve kendimi tam anlamıyla bırakamamıştım. Aslında Ayşe Hanım'ın yaptığı hipnozda uyku hali yoktu. Bilinç tamamen açık. Sadece onun telkinlerini kabul ediyorsun. Kabul edip etmemek yine senin elinde.

İlk deneyimden sonra ikinci gün kendimi daha rahat bıraktım. Bu sefer gevşemeden başlayarak adeta doğumu baştan sona yaşadık. Doğum kasılmalarını, bebeğin rahmin içerisinde güvenle ilerlemesini ve en sonunda bebeğin doğup kucağa verilişini. Doğumun son anına geldiğimizde heyecandan benim nefes alışverişim hızlandı ve doğum gerçekleştiğinde gözyaşlarımı tutamadım.

Bu eğitim, iki gün katıldım, tamam bitti denen bir eğitim değil. Doğuma kadar öğrendiğimiz çalışmaları yapıp doğuma hazırlamak gerekiyor. Ben Ayşe Hanım'ın sesini onun da izniyle telefonuma kaydetmiştim. Doğuma kadar ara ara dinledim ve bu şekilde hazırlandım. Bazen kendi hikayemi kurdum. Çok da hazır olmadığımı düşünüyordum ama doğumda hepsinin faydasını gördüm.Eğitimin bebeğimle iletişimime de faydası olduğunu düşünüyorum.

Eğitimden sonra bir daha Ayşe Hanım'a muayeneye gitmedim. Şaşırdınız değil mi? "Hem bu kadar memnun kalıp sonra neden gitmedin? diyeceksiniz.

Sebebi şu;
Ayşe Hanım'a da bunu söylememiştim ama şimdi itiraf ediyorum; eğitimden sonra kendime güven gelmişti. Ve nerede,hangi doktorla olursa olsun yapabilirim,demiştim. Sonuçta doğuracak olan bendim. Doğurtulmayı değil,doğurmayı kabul etmiştim. Doğuran birine "Dur doğurma,seni kesicez diyemezlerdi ya!". En çok da Ayşe Hanım'ın şu sözü beni etkiledi,yüreklendirdi "Güveneceğiniz yeri iyi bilin". (Ben doktorunuza güvenin demesini beklerken) "Doğumunuzu ben yapamayabilirim, o anda istediğiniz şartlar oluşmamış olabilir. İçinizde var olan bu doğum programına, o programı içinize yerleştirene güvenin." deyince "Tamam ya dedim Allah'ın izniyle falanca hastahanede de yaparım" dedim. Tabi ki kesinlikle başından sonuna kadar Ayşe hanımda muayene olup doğumumu da hiç tereddüt etmeden onda yapmak isterdim ama bütçemizi de fazla zorlamak istemedim.

Velhasılı kelam doktor kontrollerimize daha önce bahsettiğim normal doğum konusunda güvendiğim doktorda devam etmeye başladık. Hastahane de yenileşme sürecindeydi. Artık yenidoğan yoğun bakım ünitesi de vardı. Son haftaya kadar o doktoruma gittim. Allah için hiç sezeryan lafı etmedi doktorum. Doktorla konuşmamıştım ama ebeye sormuştum NST ye girdiğimde,her gelene suni sancı takılıyor mu diye. Takılmıyor demişti. Biraz daha içim rahatlamıştı.Bebeğin kafa çapı haftasına göre biraz önden gidiyordu,son hafta çatı muayenesinden sonra doğum şekline karar veririz dedi. Tam da 39. haftada doktorum izine ayrıldı.Zaten kaç haftadır ha oldu ha olacak diye beklerken, bu seferde ya doktor yokken olursa,diğer doktorlara nasıl güvenicez endişesi sardı bizi.

Ve 31 Ağustos Cuma günü doktorum izindeyken doğumun ilk işareti "nişan" geldi...

devamı 3. bölümde..(arkası yarın gibi oldu çok özür dilerim ama çok uykum geldi:( Yazdığım kadarını paylaşmak istedim. Çok zaman harcıyorum çünkü,toparlamaya çalışırken. İnşallah bu sefer fazla ara vermeden devamını yayınlarım. Hem öyle kolay mı biz dokuz ay bekledik Meryem Rüveyda'mıza kavuşmak için:))


16 Kasım 2012 Cuma

PUSETLE İLK SEYAHATİMİZ

Seyahat dediğime bakmayın, on dakikalık bir yolculuktu bizimkisi. Ama ne acemilik çektim;sudan çıkmış balık gibi:)

Neredeyse 2,5 ay oldu daha yeni mi dışarı çıkıyorsunuz demeyin. Aslinda ilk defa dışarı çıkmadık. Bebek arabasını ilk zamanlar evde portbebeyle,beşik gibi kullandık.Gittiğimiz yerlere de sadece portbebeyi götürdük otomobille gittiğimiz için. İlk defa kızımla başbaşa dışarıda,kırkımız çıktığı gün kaldık. Adet yerini bulsun diye kırk günümüzün dolduğu gün Çamlıca tepesine çıkmaya niyetlendik. Çok az kalmıştı ki ışıklarda küçük bir kaza yaptık. Tabi eşim kaza raporu vs. ile uğraşacağı için biz de orada beklemek istemedik, anneannesi mantı evindeydi. Kızımı heybebeye koydum. Mantı evinin yolunu tuttuk. Hayır yapılan bir evde kırkımızı uçurmuş olduk bir vesileyle. Ertesi gün de haftalık arkadaş toplantılarımıza artık katılmanın zamanı geldi diyerek çıktık yola ve yine heybebeden yardım aldık.Çok da güzel oldu. İkinci sefer de bu şekilde kucakta gidince,anakucağını götürmenin daha iyi olacağını düşündüm. Çünkü orada kızım uyuyor ve ben onu içeride başka bir odaya yatırmak istemiyorum,ağlar da duymazsam diye. Sürekli kucakta da olmuyor. O yüzden bu hafta anakucağını arabaya monte edip çıkmaya karar verdim. İşte ilk seyahatimizin resmi:


 Bakalım resimdeki yanlışları bulabilecek misiniz?

Soru 1: Bu arabanın rüzgarlığı-güneşliği yok mu?

El-cevap: Aslında var. Ama ben olduğunu yolda başka bir bebek arabasında gördükten sonra hatırladım:)Hava da epey rüzgarlıymış,giderken battaniyeyi yüzüne örttüm

Soru 2: Kızımızın atkısı neden mavi? :)

El-cevap: Aslında o atkı onun değil. Ben havanın çok da soğuk olmadığını düşünerek yanıma atkı falan almadım,ama rüzgarı hesaba katmamıştım. Gerçi çocuğun tenine hiç soğuk değmeyecek şekilde sıkısıkı sarılmasını da onaylamıyorum ama daha çok küçük, sanırım tedbir almam gerekirdi. Dönüşte arkadaşlardan biri oğlunun atkısını verdi sağolsun (hiç kullanmamış)"bu çocuk bu akşam hasta olacak" hayır! temennisini de ekleyerek. O yüzden mavi:)  Çok şükür bu geceyi atlattık,o hasta olmadı ama ben biraz boğazlarımı üşütmüşüm.

Bebek arabası kullanmak da ayrı bir meziyet isteyen bir şeymiş.Burnuna rüzgar girmesin battaniyeyi örteyim, aman nefes alıyor mu diye gözünü bebekten ayırmazken bir yandan da araba geliyor mu,kaldırımda çukur var mı diye etrafı kollamak gerekiyormuş. Alışacağız artık. Ama gideceğim yerde eğer anakucağına ihtiyaç yoksa heybebeyi tercih ederim, kucak kucak gezmek çok daha zevkli ve kolay.

Bu arada Meryem Rüveyda da bebek arabasıyla gezmeyi sevdi sanırım. Yeni yeni etrafı gözlemlemeye,bizi tanımaya başlayan kızım ilk defa gökyüzünü gördü. Şaşkın şaşkın etrafa baktı,hiç kıpırdamadan. Otomobile binince hemen uyuyan durunca anında uyanan kızım,pusette uyumasa da eve gelince kapıyı açmak için durduğumda hemen mızıldanmaya başladı:)


Üşütmeden,hastalanmadan daha nice yolculuklar yapmamız duasıyla..

Not: Bu arada sonraki yazı doğum hikayemin devamı olacaktı ama sıcağı sıcağına bu anımızı yazmak istedim. İnşallah bir dahaki sefere...